çelebiKOBİ ana sayfaya dön

Genel hususlar...

Site haritasına gözat...

EĞİTİM KURUMLARINDA YÖNETİM


Skip Navigation Links
 

Eğitim Yönetimi Bilimin Neresinde?

Yazdır


Bir süredir Eğitim Bilimleri kavramıyla ilgili düşüncelerimi çeşitli platformlarda dile getiriyorum.  Bunu yaparken beni teşvik eden temel güdülerden birincisi kendimizi sorgulamak yani; üzerine kuram, uygulama, söylem, ders, kurs, seminer inşa ettiğimiz temelleri eleştirel bir bakış açısından yeniden irdelemektir. Bir diğeri, öncelikle üniversitelerin, üniversiteler derken bu işi yürüten insanlar olarak bizlerin, eğitim alanında politikacıların, milli eğitim örgütünün reform ve değişim girişimlerinde söz sahibi olamayışımızın kaynaklarını irdelemektir. Neden sıklıkla basın, basının eğitim alanında pek çoğumuzdan daha az uzmanlaşmış yazarları ulusal eğitim politikalarının şekillendirilmesinde bizlerden daha etkili olabilmektedir? Bunu yaptıkları için de zaman zaman onlara teşekkür borcumuz olduğunu da dile getirmem gerekli!

 

Neden böyleyiz? Bunun pek çok nedeni olabilir. Bence bu durumun akademinin duvarları içine sıkışmış ve kendimizi kuramın ve söylemin cazibesine kaptırmış olmamızdan, ısrarla ve inatla uygulamanın “kirli/paslı” gerçeğine elimizi sürmek istemeyişimizden kaynaklandığını düşünüyorum. Hatta bazı meslektaşlarımızın bu durumu “bugün eğitim bilimleri alanı uygulamanın saldırısı altındadır!” cümlesiyle son derece açık ifade ettiklerini dile getirmeliyim.

 

Bu farklılıklarımızı, ayrışmalarımızı açık fikirlilikle, entellektüelce tartışmak, paylaşmak zorundayız. Burada pozisyonumu açıkla ifade ederek devam edeyim: Ülkemizde eğitimin her alanında politikaların oluşturulmasında yeteri kadar etkili olamayışımızın, akademinin yüksek duvarları içinde kendimizi toplumdan soyutlamış olmamızın nedenleri arasında en belli başlı olanının “kendimizi nasıl tanımladığımızda” yattığına inanıyorum. Benim “eğitim bilimleri” kavramına ilişkin eleştirilerimin altında “bilim” ve “bilimleri” kelimeleri üzerinde yaptığımız tonlamanın “pozitif ve doğa bilimleri”nde kullanılan anlamla örtüşüyor olması yatmaktadır. Sanırım zaten “bugün eğitim bilimleri uygulamanın saldırısı altındadır!” diyen meslektaşlarımızın temel hareket noktası da bu tonlamadır. Kendi pozisyonumu hemen ifade edeyim: Eğitimi uygulamalı bir çalışma alanı olarak algılamamız kendimizi ve yaptığımız (daha doğrusu yapmamız gereken işi) daha iyi betimler diye düşünüyorum. Hemen temel ve uygulamalı bilimler arasındaki farklara değinerek aslında vurgunun kelimeden ziyade öze ilişkin olduğunu ve derin felsefik yönelim farklılıklarını yansıttığını belirtmeye çalışayım.

 

Temel ve uygulamalı bilimler arsındaki temel farklardan birisi yönteme ilişkindir. Her ikisinde de amaca, yani bilimin amacına uygun olarak aynı kural ve standartlar uygulanmasına rağmen bilginin nasıl üretileceğine ve nerede ve nasıl uygulanacağına ilişkin temel farklar söz konusudur.

 

Temel Bilim: Dünyayı anlamamıza temel oluşturan kuramları içerir.

 

Temel araştırma: Araştırmacının pratik bir problemi çözme girişiminden ziyade entellektüel merakından başlar. Temel araştırma temel kuramsal ilkeler ve açıklamalar keşfetme veya formüle etmeye odaklanmış sorular ve araştırma yöntemlerini kapsar.

 

Uygulamalı bilim: Kamusal ve pratik yararı fazla olan bir ürün veya hizmet geliştirmeye yönelmiş bilgiye ulaşmaktır.

 

Uygulamalı araştırma: Uygulamayı iyileştirmeye odaklanmış pratik bilgi, kuramdan ziyade sonuca odaklanmış bilgiye yönelmiştir. Varolan bilginin problem çözmek amacıyla işe koşulmasıdır.

 (http://208.164.121.55/reference/SOME/Outlines/basic_versus_applied.htm).

 

Kanserin tedavi edilmesine yönelik araştırma uygulamalı araştırmadır. Hücrelerin (kanserli veya normal) yapısı ve büyüme/çoğalma biçimlerini araştırmak temel araştırmadır.  Pek çok teknolojik devrimin arkasında orduların savaş yeteneğini artırmaya yönelik askeri amaçlı araştırmalar vardır. Uygulamalı bilim kabul edilmesi gereken belli başlı alanlar şunlardır:

 

  • Mühendislik

  • Tarım

  • Mimarlık

  • İletişim

  • Bilgisayar

  • Eğitim

  • Sağlık bilimleri

(http://www.db.dk/jni/lifeboat/Concepts/Applied_science.htm)

 

Temel ve uygulamalı bilimler arasındaki bu farkları dile getirirken her iki yönelimin de birbirine ihtiyaç duyduğunu vurgulamak gereklidir. Uygulamalı bilim ve araştırma temel araştırma yoluyla keşfedilen yeni bir kavramsal temel üzerine kolaylıkla inşa edilir. Yani bu iki yönelim aslında birbirini tamamlar. Şöyle açıklanabilir: Uygulamalı bilim temel araştırma yoluyla aralıklarla keşfedilen yeni kuram ve açılımlar olmaksızın bir süre sonra hız kaybeder ve kendisi tekrar etmeye başlar (ampul, mum üreten bir işletmenin ARGE bölümünde zor geliştirilir!). Öte yandan, pek çok temel araştırma yeni araç ve yöntemlerin geliştirilmesine ihtiyaç duyar; bunların pek çoğu da uygulamalı araştırmalara odaklanmış laboratuvarlarda geliştirilir.

 (http://www.users.rcn.com/jkimball.ma.ultranet/BiologyPages/S/ScientificMethods.html).

 

 

Tema/Alan

Temel Bilim

Uygulamalı Bilim

Amaç

Kuramsal bilgi

Yararlı, uygulamaya yönelik bilgi

Güdü

Kuram oluşturma

Sorun çözme

Yöntem

Kesin (pozitivist)

Esnek

Kapsam

Dar/odaklı

Geniş/değişken

Bilimsel değer/yarar

Yüksek

Orta

Toplumsal değer/yarar

Orta

Yüksek

 

Uygulamalı bilim:

 

  • Kamusal yarar

  • Politika oluşturma/şekillendirme

  • Pragmatik

  • Esnek

  • Az katmanlı/alanlar arası geçirgen

 

     

Eğitim Yönetimi?

 

Eğitim yönetimi nedir? Bilim, uygulamalı alan, sanat, kamusal politikaların oluşturulmasına katkıda bulunan bir çalışma alanı? Robert Donmoyer eğitim yönetimi alanını eğitimle ilgili kamusal politikaların oluşturulmasına katkıda bulunan bir “çalışma alanı” olarak tanımlar. Michael Imber ise eğitim yönetimini “uygulamalı bir alan” (field) olarak kabul eder. Eğitim yönetimi konusunda en geniş ve derin bilimsel çalışma geleneği olan Amerika Birleşik Devletleri’nde en yaygın görüş eğitim yönetiminin bir çalışma alanı (field) olduğu,  bir disiplin olmaktan ziyade, pek çok alanın—antropoloji, sosyoloji, psikoloji, tarih, vb.— bilgi temeline yaslanan disiplinlerarası bir çalışma alanı olduğudur.

 

Son söz

 

Eğitim ve eğitim yönetimi üniversiter değerlere uyumlu görünmek, yerleşik disiplinlere kendini kabul ettirebilmek, alternatifin olmadığı ortamda egemen pozitif bilim paradigmasına  uyum göstererek pozitif bilim felsefesini ve araştırma yöntemini yıllar içinde benimsemiştir. Bu durum bugün genel olarak eğitim alanının ve özelde eğitim yönetimi alanının uygulamadan, uygulayıcıların sorunlarından, eğitim politikalarının oluşturulması sürecinden kendini soyutlamasını; eğitim konusundaki öğretim ve araştırma etkinliklerinin uygulama ve pratik değeri son derece düşük kuramsal yöntem ve çalışmalara yönelmesini getirmiştir. Bu durum, yani eğitimi bilim, hatta eğitim alanı içinde yer alan her bir çalışma alanını kendi başına bilim (eğitim bilimleri= eğitim yönetimi, program geliştirme, rehberlik ve psikolojik danışma, ölçme ve değerlendirme) olarak nitelemek yoluyla eğitim alanında çalışan bizler bırakın başka disiplinlere kendimizi açmayı, “eğitim bilimleri” altında bir kere birbirimizin ne yaptığından habersiz hale geldik. Yüksek lisans ve doktora programlarımızda çeşitli alt disiplinlerde çalışan adaylara eğitim bilimlerinin “diğer bilimlerinden” hangisinden kaç ders aldırıyoruz? “Eğitim bilimlerinin her bir bilimi” birbirinden kopuk kulvarlar haline gelmiştir. Bırakın başka disiplinleri, kendi içimizde işbirliği, karşılıklı öğrenme yoluyla elde edebileceğimiz kazanımlar elde edilememektedir.

 

Lisansüstü programlara öğrenci alırken farklı disiplinlere, hele hele deneyime fırsat tanınmamakta, sonuç olarak eğitim bilimlerinin her bir “bilimi” içine kapanmakta, “inbreeding” sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır.

 

Bilgisayar ve öğretim teknolojileri gibi son derece uygulamalı olması gereken alanlarda bile genç arkadaşlarımız “ellerini kirletmemeyi” tercih ederek eğitim bilimlerinde sıklıkla kullandığımız ankete dayalı araştırmalarla uygulamanın sorunlarından hızla uzaklaşmaktadırlar. Diğer yandan, “eğitim bilimleri” klişesi altında yerleşmiş olan “kuramcı” paradigmanın izleyicileri öğretmen yetiştirme programlarının son düzenlemesinde öğretmen yetiştirme programlarının temel felsefesi olan “uygulama ağırlıklı bir hizmetöncesi programla profesyonel öğretmen yetiştirme” felsefesini, uygulama saatlerini azaltmak ve bunun yerine kuramsal eğitim bilimleri dersleri yerleştirmekle programın felsefesini ciddi biçimde bozmuştur. “Eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanı uygulamanın saldırısı altındadır!” cümlesinde özetlenen paradigmanın izleyicileri hizmet öncesi öğretmen yetiştirme programlarının yeniden düzenlenmesinde dünya görüşlerini hayata geçirmiş, yani “kuramcı ve elitist” dünya görüşü ve eğitim anlayışlarını alana “tekrar” hakim kılmış  görünmektedirler.   

Hemen hemen bütün eğitim bilimleri alanlarında program içerikleri kuramsal ve sınıf içi didaktik yöntemlerle öğretilmektedir.

Sonuç olarak, kendimizi nasıl tanımladığımız, ne olduğumuzun yanısıra ne yaptığımızı da ciddi biçimde şekillendirmektedir. Hepinizi ne olduğumuzu ve ne yaptığımızı sorgulamaya davet ediyorum.

 

 




Kaynak : Makale - Prof. Dr. Hasan Şimşek
 



 
Bu sayfa 17.06.2009 tarihinde güncellenmiş ve bugüne kadar 13346 defa okunmuştur.



Editör: Erdal SAYİ